Bir dağın tepesinde yere düşmek üzere olan bir yaprak içindeki hayalini haykırmış.
“ben denizlere ulaşmak istiyorum.Bir gün denize ulaşacağım ve hayalimi yaşayacağım.”
Yaprağın üzerinde bulunduğu ağacın hemen dibinde yatıveren bir kütük boğuk bir sesle;
“ben de “demiş.Ben de denize ulaşmak istiyorum.
Fakat yaprak ona küçümseyen ve alaycı bir ifade ile
“sen asla denize ulaşamazsın.Çünkü beni denize ulaştıracak rüzgar şimdi çıkar gelir.
Bir çırpıda orada olurum.Ancak sen ağır ve hantalsın.Sonsuza dek burada kalacaksın.
Archive for Temmuz 2011
HER HAYALE GİDEN BİR YOL VARDIR – Rüya
Posted in GENEL, tagged deniz, hayal, rüya, Rüzgâr, yaprak on 26 Temmuz 2011| Leave a Comment »
SUÇLU İNSANOĞLU – Bircan OĞANKUL
Posted in BİRCAN OĞANKUL, BİRCAN OĞANKUL - ŞİİRLERİM, tagged aldatan, bugün, BİRCAN OĞANKUL, dün, dünya, göz yuman, insanoğlu, yalan, yaşanan, yaşatılan on 25 Temmuz 2011| 1 Comment »
Yeni bir gün belki bugün
ama ya dün???
unutulmuyor işte
unutulmuyor
ne yaşananlar
ne de yaşatılanlar
BİR KERE KAYBEDİNCE – Rüya
Posted in GENEL, tagged anlatmak, çırpınmak, öğrenmek, incinmek, kaybetmek, rüya, sevmek on 25 Temmuz 2011| 1 Comment »
İnsan sevdiğini bir kere kaybedince,
Sevilen bir kere gidince diğerleri de hep gider diye korkuyor, Sevmeye…!
Seni korkularımla sevmiştim…
Elimde değildi,
Bir kere incinmiştim, ikincisinden korktum!
Yine de sevdim seni,
Hem de gidenlerden daha çok sevdim!
(daha…)
SEVERSİN – Timur UGAN
Posted in TİMUR UGAN, tagged aşk, seversin, tehlike, TİMUR UGAN on 24 Temmuz 2011| Leave a Comment »
Seversin…
Niye sevdin, nesini sevdin bilmezsin ki.
Seversin işte…Bir yüzdür yalnızca sevdiğin. Ömrünce kaç güzel yüze bakmışsındır. Ama hiçbiri onunki kadar güzel değildir. Sana öyle gelir mutlaka. Olsun; o yüzdür şiirdeki, şarkıdaki. “Bula bula bunu mu buldun” diyenlere çok öfkelenirsin. Oysa sen çevrene boş boş bakarak yürürken aklında yalnızca onların çirkin dediği yüz olduğu için bodoslama toslamışsındır bir elektrik direğine.
Çünki aşk bir yara alana kadar güzellikler üstüdür.
Seversin…
Hayatın sayısız benzerliklerinizle, eşit ve özgür koşullarda karşına çıkardığı birini değil; en uzak, en güç, en olanaksız olanı seversin. Bir kez olsun elini tutup “seni seviyorum” diyebilmek için neredeyse ölümüne acılar çekmen gereken birini seversin. Bambaşka hayatlarınız, sorumluluklarınız, hayalleriniz vardır. İkiniz de birbirinize göre nalet, aksi, inatçı, aynı masayı bile birkaç saat paylaşamayacak kişilersinizdir belki…Yine de seversin.
Çünki aşkın kendisi nalet, aksi, inatçı, ukala; otorite, zaman, mekan tanımaz, tehlikeli bir asidir.
NOSTALJİ
Posted in BİRCAN OĞANKUL, NOSTALJİ, tagged BİRCAN OĞANKUL, GAZİ GÜDER, karşıyaka, nostalji on 21 Temmuz 2011| Leave a Comment »
( Karşıyaka Çarşı Sokağı )
Fotoğraf kaynağı: Gazi Güder’e teşekkürlerimle….
Kaç halini görür insan yaşadığı şehre ait? Kaç haline tanık olur bilerek ya da bilmeyerek. Farkında mıdır yaşadığının, farkında mıdır şehrin de yaşadığının? Şehirler de yaşar, soluk alırlar. Sokaklarında barındırdıkları hayatlara kucak açarlar… İnsanlar gibi şehirler de değişir hızla ya da yavaşça…
Kaç şehir gezer insan? Kaç şehire aşık olur? Ya şehirde aşık oldukları?
BİRCAN’CA İNCİLER
Posted in ÖZDEYİŞLER - GÜZEL SÖZLER, BİRCAN OĞANKUL, tagged Anlamak, ay, başarı, BİRCAN OĞANKUL, güç, gülmek, güneş, güzel sözler, izin, saygı, yüksek ses on 19 Temmuz 2011| Leave a Comment »
” Güç; sesinin ne kadar çok ve yüksek çıktığıyla değil, yaptığın ve başardığın işlerle orantılıdır. Bircan OĞANKUL
Seni tanıdığını söyleyenler ve yaptıklarını neden yaptığını anlamayanlar, gerçekten de tanıyor olamazlar. B. O.
Gülmek için nedenin yoksa, kendin yarat. Deli deseler bile. Gülmek, her şeye iyi gelir. B. O.
Elalemin senin hayatının merkezi olmasına asla izin verme, yoksa kendini bulamazsın. B. O.
Gece ay çıkınca güneş saygı gösterir ve yerine gider, gündüz ise ay, güneşe saygılıdır ve ait olduğu yerdedir. Tâ ki zamanı gelince meydana çıkar. İnsanlar neden her yerde kendilerini göstermek çabası içine girerler ki, hiç de onların sırası gelmemişken üstelik. B. O.
BÜYÜK İSKENDER’İN SON ÜÇ ARZUSU
Posted in GENEL, tagged ölüm, dünya, değerli, doktor, komutan, zenginlik, İskender on 19 Temmuz 2011| Leave a Comment »
Büyük İskender’in son üç arzusu
Ölümün eşiğinde, Büyük İskender komutanlarını çağırıp son üç arzusunu iletmiş.
1] Tabutu dönemin en iyi doktorlarınca taşınmalı.
2] Elde ettiği tüm zenginliğinin [altın, gümüş ve değerli taşlar] yol boyunca tabutu mezara gelene kadar serpiştirilmeli.
3] Elleri, herkesin görebileceği şekilde tabutun dışına sarkmalı.
DÖRT DÖRTLÜK KADIN – Bircan OĞANKUL
Posted in BİRCAN OĞANKUL, BİRCAN OĞANKUL - YAZILARIM, tagged 44, BİRCAN OĞANKUL, dost, dostlar, doğum günü on 16 Temmuz 2011| 1 Comment »
Dört dörtlük kadın oldum bugün vesselam!!!. Sırtım yere gelmez artık.:)))
4, 4 lük kadın oldum. Bugün doğmuşum ben sene 1967. Sıcak bir yaz günü. Belki bu yüzdendir sıcakkanlı oluşum. Belki bu yüzdendir içimden gelen coşku. Kendimi övmem ne derece doğru ama görünen köy de kılavuz istemez. Hem mütevazı olmak, iyi olmuyor çoğu zaman. Millet mütevazı oluşumu yanlış anlayıp ya ukalalık yapmaya kalkıyor, ya da tepeme çıkmaya yelteniyor. İşte o zaman duvara tosluyor.
Neyse bugün yine neşem yerinde. O yüzden keyfimi kimseler bozamaz. Ukalalar bile. :)))
Sabahtan beri telefonum susmadı. Erzurum’dan, İzmir’den, İstanbul’dan, Ankara’dan, Tekirdağ’dan, Aydın’dan… Daha bir çok yerden…. Güzel memleketimden arayanlarım oldu. Çok şükür ki insanların gönüllerinde güzel izler bırakmışım. Doğum günüm olduğunu hatırlayan, arayan ve plan yapan tüm sevdiklerime teşekkür ederim.
HOŞ GELDİN BEBEK – Bircan OĞANKUL
Posted in BİRCAN OĞANKUL, BİRCAN OĞANKUL - YAZILARIM, tagged bebek, BİRCAN OĞANKUL, doğum, Eylül Ada Çakar, Fatoş Çakar, hoş geldin, İbrahim Çakar on 13 Temmuz 2011| 1 Comment »
Pazartesi telefon etti yeğenimin eşi Fatoş. Perşembe günü doğuma gideceklermiş, beni de o gün yanında görmek istediğini söyledi. Nasıl mutlu oldum anlatamam. Bir yandan da doğum günü yaklaşana dek bende de sancılar başladı.:)) Sanki kendim doğuracakmışım gibi heyecanlıydım.
Aslında bazı inanışlara göre herkese söylenmezmiş doğuma gidileceği. Sancısı kesilirmiş, doğum gecikirmiş gibi düşüncelere de sahip insanlar var. Yalnız kırsal kesimde değil, şehirlerde bile böyle düşünenler var.
Neyse bizim Fatoş bunlara inananlardan değil, ben gibi. O gün yanında görmek istediği kişiler onu mutlu eden, varlıklarından rahatsız olmadığı kişiler. Bu kişiler arasında beni de görmek istemesi, benim için anlamlı.
Fatoş’u ilk gördüğüm gün onun yeğenim İbrahim’i ne kadar çok sevdiğini gözlerinden, sözlerinden, bakışlarından anladım. Allah’ım nazar değdirmesin sevgilerine. Tam da birbirleri için yaratılmışlar. Fatoş da duygusal tıpkı İbrahim gibi. O da onun gibi dobra insan. Mert insan. Yüreğinde zerre kötülük yok. Sevecen, anlayışlı bir kız Fatoş.
Perşembe günü sabah erkenden evden çıktık Cemre ile birlikte. Aktarmalı iki minibüsle vardık hastanenin önüne. Fatoş 10.30 diye söylemişti buluşacağımız saati. Ben daha erken davranıp yarım saat önce hastaneye gitmeyi tercih ettim. Bizim Cemre ile sohbetimiz ise duyulmaya değerdi doğrusu. ” Sanki sen doğuracaksın gibi erkenden getirttin bizi buraya” sözlerini gülerek karşıladım.