Feeds:
Yazılar
Yorumlar

Archive for the ‘EDEBİYAT’ Category

 

KUŞLAR MI YEDİ

Küçükken annemden öğrenmiştim;
Yerde ekmek görünce
”Yükseğe koy, kuşlar yer” derdi.
Sevdiklerimizi hep yükseklerde
tuttuk, hiç sesleri yok!
Acaba kuşlar mı yedi?

CAN YÜCEL

Kaynak: denizce.com’a paylaşımı için teşekkür ederiz. 

”Sevdiklerimizden ses çıkmıyorsa, acaba yanlış kişileri mi sevdik?” diye düşünesim geliyor. Sevilen sevildiğini bilmiyorsa, ya da sevene hak ettiği ilgiyi göstermiyorsa bu nasıl bir sevgi türüdür?

”Ben seni arayıp sormuyorsam bu seni sevmiyorum anlamına gelmez” diyenler gerçekten de seviyorlar mıdır?

Aşk, sevgiyle, ilgiyle büyür, ilgisizlikle solar ve ölür. Aşkı, sevgiyi öldürmek sevginin olmadığını göstermez mi?

Çiçek bile sulanırsa, onunla konuşulursa büyür, yeşermiş olarak kalır. Ya insan ilişkilerinde durum nasıldır?

Uzak kalmak, uzaklaşmak…. Bunun adı nasıl sevgi olur. Sevgiden uzaklaşır mı insan? Sevdiğinden uzak kalır mı?

Efsane aşıklar, birbirleri için ölümü bile göze almışken günümüzdeki aşklar ne kadar efsaneleşmeye değerdir?

Aranmayan, sağlığı sorulmayan, ilgilenilmeyen beraberlikler yaşar mı ebediyete kadar?

Tüm bu sorularıma yanıt arıyorum. Bilen varsa beri gelsin.

Şunu öğrendim ömrü hayatımda; hiç kimse ben gibi sevemezmiş. Eskilerden kim kaldı? Bir ben değilimdir elbet…:))))

Bircan OĞANKUL

10/03/2011

Saat: 07.18

Read Full Post »

 

 

Gölköy adında bir yer varmış Gelibolu’da
Televizyonda gösterdiler geçen gün.
Gelenek edinmiş köy halkı,
“Ben kendimi bildim bileli bu böyledir”
Diyor muhtar:
29 ekim’de toptan sünnet ederlermiş çocuklarını…
Derken ekranda entarili bir çocuk belirdi
Kirvesi tutmuş kolundan
Yatırdılar bir kamp yatağına,
Ardından sünnetçi olacak zat boy gösterdi
Elinde bıçağıyla,
Çocuk kaldırdı başını, bağırdı:
“Yaşasın Cumhuriyet” diye
Bunun üzerine de ekran karardı

Korkarım bu, sade Gölköylülerin değil, umumumuzun
Sade küçüklerimizin değil, büyüklerimizin de
Düştüğü bir tarihsel yanılgı

Çünkü sünnet değil, farzdır cumhuriyet

Can Yücel

Paylaşım: ilhan Bağören’e ve denizce ekibi

Read Full Post »

 
Bir anıt yapmak için tırmandığım dağda sen
Çekicime ilk değen taşların içindesin.

Başarısız kimsesiz, gizlice ağladım mı
Ağzıma tuzu değen yaşların içindesin.

Uzaktan her kımıltı senden bir haber bana,
Arkası bana dönük bakışların içindesin.

Çiçeğimi ansızın meyva yapan yazların,
Dallarımı koparan kışların içindesin.

Canımda çınlar sesin; her yerdesin, nerdesin?
Gündüz gece yaptığım işlerin içindesin.

Rüyama başkası da giriyor zaman zaman,
Sen uyanık gördüğüm düşlerin içindesin.

Behçet Kemal Çağlar

Paylaşım: Denizce ekibi

Read Full Post »

Sessizliğim en büyük çığlığımdır
kaçarım sizlerden
anlamazsınız
dar gelir buralar
susarım
anlamazsınız
hatalar insana özgüdür bilirim
bunun bilincindeyim
fakat bazı insanları anlayamam
ukalalıklarını, kendini beğenmişliklerini
ne konuştuklarını bilmezliklerini
sessizliğim en büyük çığlığımdır
giderim uzaklara
göremezsiniz.

Read Full Post »

 

 

Aşk iki kişiliktir
sadece tek başına doğulur ve ölünür
aşk iki kişiliktir
tek başına yaşanacaksa
o aşk değil başka bir şeydir
aşk paylaşmak demektir
ömrü, aşı, yorganı, yastığı
aşk sırt sırta vermek demektir
yaşanan her zorlukta
aşk iki ayrı bedende tek ruh olmak demektir
aynı yöne bakmak, aynı hedefi görmektir
aşk iki kişiliktir
tek başına yaşanansa
o aşk değil başka bir şeydir
aşkta gizlilik olmaz
aşk iki kişiliktir
dertler de, sevinçler gibi iki kişi arasında paylaşılır
”sen dışta kal, ben ikimizin yerine de yaşarım” demek hiç değildir
aşk iki kişiliktir
yeri geldiğinde bir kuru ekmeği bölüp
bir yudum suyu paylaşmaktır
aşk iki kişiliktir
biri diğerini ezip geçti mi
o aşk değil başka bir şeydir
aşk iki kişiliktir
leb demeden leblebiyi anlamak,
gözden düşmeden yaşları silmektir
aşk iki kişiliktir
gözünün bebeğine bakıp,
onu neyin üzdüğünü hemen bilebilmektir
aşk bazan çekip gidebilmektir
tam her şey düzgün giderken
birinin ortaya çıkarak hepsini berbat etmesidir.

Bircan OĞANKUL

14.10.2010

Saat: 02.51

Read Full Post »

  

85’ imden önce açtım gözlerimi,
O kadar beklemem gerekmiyor artık,
Hatalar yapmanın ve yalınayak dolaşmanın
Gerekliliğini anlamak için

Ama umutsuzluğumu sırtımda taşıyorum ben.

Beni buldun, gördün ve anladın.
Sadece beynimizde canlandırdığımız bizlerdik.
Seni buldum, tanıdım, ısındım.
Beklentimin çok ötesindeydin sen.

Zaten apaçık, halkalarımı kendim çoğalttım ben.

Kaybettiğim, fakat kaybettiğimin farkına varmadığım
Benim en değerli hazinemmiş meğer aşk,
Bunu da ellerini tutunca buldum yeniden.
Bulmanın bedelinin seni kaybetmek olduğunu bilmeden.

Ama zaten kayıp ülkenin içinde dolaşıyordum ben.

 

Yavuz Yağcı

 

 

Read Full Post »

 

Önemsiz olacaksın ansızın

yani görünmez olacaksın

merhabanı duymayacak hiç kimse

günaydın diye yaklaşmayacak yanına

beladan uzak olacak hayatın

Kurtaracaksın herkesi

senin için dertlenme derdinden

vah vah ne yapsak acabalarla

zaman harcatmayacaksın kimseye

üstelik nasihat almayacaksın

önemsiz olacaksın ansızın

yani görünmez olacaksın

Kalbin sorgulanmayacak

yaralanmayacak

gözlerine oyunlar oynanmayacak

sende sevip yormayacaksın onu bunu

önemsiz olacaksın ansızın

yani görünmez olacaksın

Ne gözyaşın olacak

ne sesin

şaşkın yalnızlara

sensiz aşksızlara saklayacaksın

duyulmayan kahkahanı

kucaklamadığın deniz

koklamadığın çiçek kalmayacak

önemsiz olacaksın ansızın

yani görünmez olacaksın

19.8.2010  Timur Ugan

Read Full Post »

Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik

 
 satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu.
 
 Ama ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde
 
 çalışmak istemiyordu. Müracaatçıların hepsi çiftliğin yerini görünce
 
 çalışmaktan vaz geçiyor, burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi
 
 olur diyorlardı.
 
 

Read Full Post »

Değer bilmenin ne kadar önemli olduğunu hepimiz bir şekilde duyumsamışızdır. O kadar ki “değerimi bilmiyorlar”, “değeri bilinmiyor” ile başlayan bir çok cümle kurmuşluğumuz vardır yaşamımızda. Değer bilme ile ilgili kaynağını bulamadığım bir küçük öykü geçti elime ve bu konuyu anlaşılır kıldığını düşündüğüm için sizlerle paylaşıyorum.

“Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip:

“Oğlum” der, “Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.

Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar.

İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve “Şunu kaça alırsınız?” diye sorar .

Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: “Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın” der.

İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.

(daha…)

Read Full Post »

ANAHTAR

Bulsam, bir sihirli anahtar bulsam,
Açsam göğün mavi kapılarını.
Bir samanyolundan geçip dolaşsam
Yıldızların altın yapılarını!

Dolansa boynuma ışıktan kollar,
Açsa esrarını gök perde perde:
Kayıp sesleri duysam yeniden,
Kaybolan yüzleri görsem göklerde!…

(daha…)

Read Full Post »

Older Posts »