Feeds:
Yazılar
Yorumlar

Archive for Kasım 2012

Atatürk videoları:

Atatürk’ün ardından: http://youtu.be/AJ4f7-N6KYQ

(daha…)

Read Full Post »

“Yorgunluğunuz, durgunluğunuz, bitkinlik, halsizlik ve isteksizliğinizin, uyku bölünmeleri, çarpıntılar yürek sıkışmalarınızın, sırt-bel-boyun- göğüs ağrılarının, kaşıntı ve egzamalarınızın kaynağını ruhsal elektriğinizdeki kontak atmalarında aramalısınız.”

Vücudunuz yetenekli bir enerji dönüşüm merkezidir. Taşıdığınız trilyonlarca hücre, besinlerle aldığınız gücü enerjiye çevirebilen organcıklarla donatılmıştır. Yiyecek ve içeceklerle aldığınız gücü kullanılabilir enerjiye çeviren süreçler, müthiş bir düzen içinde tıkır tıkır işler. Bu süreçleri etkileyen pek çok faktör var. Yaşınız, cinsiyetiniz, hormonal metabolik yetenekleriniz, genetik mirasınız ve kişisel sağlık hikayeniz bunlardan bazılarıdır.

HAYAT bir enerjidir. İhtiyacı olan enerjiyi beden ve ruhun o müthiş işbirliğinden alır.

Yürümek, koşmak, konuşmak, duymak, uyumak, gülmek, kızmak, yazmak gibi hayata ilişkin pek çok şey bu enerjiyi kullanır.

Ne vücudunuzun bol bol enerji üretmesi, ne de kalorileri yüklenmesi kendinizi canlı ve güçlü hissetmenize yetmez. ‘Enerji’ ve ‘canlılık hissi’ arasındaki ilişkiyi sadece kaloriler belirlemez.

Canlılık hissinde, biraz ruh sağlığının ve biraz da duygusallığın yeri olması gerekir.

(daha…)

Read Full Post »

Külüstür İstanbul:

http://youtu.be/gs4iJkm5WCY

Kaynak: Paylaşımı için Canerhan Tipi’ye çok teşekkür ederim.

Read Full Post »

1960’larda Türkiye: http://youtu.be/BxL7U1pdDPs

Kaynak: Bu sunumla ilgili paylaşım için teşekkür edeceğim kişiler var.

Sunumu hazırlayan, emek veren, unutulan güzellikleri ve değerleri hatırlatan, sitede yayınlanmasına izin veren sayın Canerhan Tipi’ye, bir de değerli ağabeyim Atilla Merih Aytaç’a bu sunumu bana e-postayla gönderip sunumdan haberdar olmamı sağladığı için teşekkürlerimi iletmek isterim.

Read Full Post »

Anneler ve çocukları…

Canlarını siper edecekleri her türlü olayın çocuklarının başlarına geleceğine, kendi başına gelmesi için dua eden anneler…

Bebelerini cami avlusuna ya da çöp bidonlarının yanına bırakanlardan söz etmiyorum. Ne gelmiş olursa olsun başlarına, doğurduklarını terkedenler anne değildir. Canidir. O masum bebelerin başlarına ne geleceği malumken hele dışta…

Neyse binbir acıyla doğurdukları bebeklerini terkeden kadınlardan söz etmeyeceğim bu yazımda.

Canlarını gözlerini kırpmadan verebilecek kadınları, anneleri yazacağım. Onlardan bir tanesini. Kendimi.

Aslında bu yazı kendimi övme yazısı değil… Acı çeken bir annenin yazısı…

Herkesin acısı kendine büyüktür. Benimkisi de şimdi bana büyük. Oysa ne acılar çektim ben, gerek fiziki gerek ruhi…

Çocuklarım büyürlerken çocuk hastalıklarını geçirdiklerinde onlarla bir uyuyamazdım. Nöbetlerim olurdu gece ve gündüz tutacağım…

Nefes alıp verişlerini, ateşlerini takip edişlerim…

(daha…)

Read Full Post »

Read Full Post »

 

Üzülüyorsun, takma diyorlar.
Kızıyorsun, değmez diyorlar.
Boş veriyorsun gamsız diyorlar.                                              
Konuşuyorsun, muhatap olma diyorlar.
Çekip gidiyorsun, mücadele et diyorlar.
Alttan alıyorsun, tepene çıkardın diyorlar.
Bağırıyorsun, sakin ol diyorlar.
Aklı başında davranıyorsun, bu kadar uslu olunmaz diyorlar..
Ölünce ne diyecekler?
Muhtemelen …ölüm sana yakışmadı.
Normal tabii, dirimizi beğenmediler ki ölümüzü beğensinler.

 

Kaynak: Paylaşım için Nurdan Özcan’a teşekkür ederim.

Read Full Post »

 

ÜRETİCİ FİYAT ENDEKSİ :

Ekonomide üretim sürecinde girdi olarak kullanılan maddelerin fiyatlarındaki değişimleri toptancı aşamasında ölçen endekstir. Buna göre ÜFE, tarım, balıkçılık, madencilik, imalat sanayi ve enerji sektöründeki (elektrik, gaz, su) ürünlerin fiyatlarındaki değişimleri ölçmektedir. 

 

Kaynak: Yukarıdaki bilgi, Gazi Güder’in İşletme Terimleri Sözlüğü’nden adlı kitabından ve çalışmasından alınmıştır. Kaynak gösterilmeksizin başka bir yerde yayınlanması, paylaşılması, çoğaltılıp dağıtımı yasaktır. İzin ve konu ile ilgili bilgi için kendisine ulaşabilirsiniz.

Read Full Post »

ÖYLESİNE – RÜYA

ÖYLESİNE

 

 

Yaşam,
Nedir ve neyle sınırlıdır? İçine  istediklerimizi alıp istemediklerimizi yok edebiliyor muyuz? Ya da bu yolda  kaybolmadan yürüyebiliyor muyuz? İleriye yönelik hayaller kurarken, geçmişi  sorguluyabiliyor muyuz? Bilmece çözmeyi seven bizler, yaşam bilmecesine niye hiç  dokunmayız? Nedenler, niçinler, nasıllar tüm bu bilmecenin içinde olmasına  karşın, hep kaçtığımız nedir? Yaşam bir yol mu yoksa bir çember midir? İyi veya  kötü olan yaşadıklarımızı ‘unutmak istiyorum’ diyerek yok sayabiliyor muyuz? Hep  uğraşılarımız yaşantımızı yönlendirmek için değil midir? Yine de yaşantımızı yönlendirebiliyor muyuz? Yaşamın bize sunduklarını ‘bunu isterim, şunu istemem, şöyle bir şey de olsa’ diyerek ayırt edebiliyor muyuz? Niye yaşamda bizim  sandığımız çoğu şeyin aslında bizim olmadığını düşünmeyiz? Doğmak istediğimiz  tarih bize sorulmaz, Cinsiyetimiz bize sorulmaz, Saç rengi, göz rengi,  boy, endam v.s. bize sorulmaz. Hepsinden vazgeçtim, yaşam boyu seslenişler  için koyulan isim de bize sorulmaz. Yaşam benim ise neden benim istediklerim  olmaz? Anne, baba, kardeş ya da yaşadığımız yer acaba istediklerimizden  midir? Kaç kişi yaşantısını ‘her şey çok mükemmel, ben böyle bir yaşam istedim  oldu’ der ki? Dünya tüm insanların yaşamaları içinse neden tüm insanlar aynı haklara sahip olamazlar? Giyim tercihimiz, saçımızı uzatmamız veya kestirmemiz,  rengini değiştirmemiz, alımlarımız, zevkimiz diye benimsediklerimiz ve bir sürü  uğraşılarımız yaşamımızı biçimlendirmek için değil midir? Sağlığımız yerinde  iken neden saçma sapan bir kaza yaşamı bitirir? Yarını, hatta bir an sonrasını bilmeden yaşadığımızı niye hiç düşünmeyiz de, önümüzdeki buğuyu silmek ister  gibi planlar yaparız? İstediğimiz kadar nedenler, niçinler uzatılabilir. Ve  cevap verilecebilecek sorular da vardır bunların içinde ama gerçek midir,  düşünce midir?
Her kişinin doğruları kendine göre ise düşünceleri de kendine  doğrudur.
Yaşamı ilk sorguladığımda bir yol olarak düşündüm hep. Başı ve sonu  olan bir yol.
– Bu yol senin hadi yürü !
– Nereye kadar?
– E bir sonu  var tabii, oraya kadar.
– Ne kadar sürer bu yol? Sonu nerede ?
– Hele bir  yürü, sonunu gelince görürsün.
– Önümü göremiyorum nasıl gideceğim?
– Her  adım atışını gör, gerisi gelir.
– Zor gibi geldi ben döneyim bari.
– Dönüşü de yok bu yolun, unut onu!

Read Full Post »

Read Full Post »

Older Posts »